-Adem Koç
Sokaklardan yükselen çocuk cıvıltılarının, akşam karanlığının çökmesiyle sessizliğe
büründüğü gibi ebeveynlerin “otur ders çalış, odandan çıkma, parka gitme,
teneffüse çıkma, oyun oynama, sosyal etkinliklere katılma, oku adam ol“ söylemleriyle
çocukların yaşam alanlarına da sessizliğe bürünüyor.
Her alanda çığır
aştığı iddia edilen bilim; insanların hızla yalnızlığa doğru sürüklenişini, strese,
mutsuzluğa ve umutsuzluğa gömülmesini engelleyemiyor. İnsanlık olumsuzlukların
pençesinde kıvranmaya devam ediyor. Çünkü günümüz bilimi hep sonuçlarla
ilgileniyor. Hasta olmamak için değil de hasta olduktan sonra hastalığı tedavi etmek
üzerine çalışmalar yapılıyor. Peki, bu sorunların üstesinden nasıl gelinir?
İlla yaşamdaki olumsuzluklara maruz kaldıktan sonra mı? Aslında bu sıkıntı ve
problemlerden kurtulmanın formülünün, ilmin ulaşmayı amaçladığı hedeflerde
değil, insanlığın gerilerde bıraktığı köklerde saklı kalmış olduğunu
düşünüyorum. İşte bu da geçmişten günümüze hiç değişmeden gelen oyun kültürümüzdür.
Yalnızlaşan ya da yalnızlaştırdığımız çocuklar, yetişkin birer birey olduğunda,
ortaya iyi bir eser koyamamış olduğumuzu yaşayarak gördük. Sadece diplomaya
sahip olanların adam olup, mutlu olabileceğini aşıladığımız bir algı ortamında
yetişenbireylerin, hedeflere ulaştıklarında hiçte söylediğimiz gibi olmadığına
acı bir şekilde tanık olduk.
Elleri kirlenir diye topraktan uzak tutulan çocuklar ve başı okşanılmayan, ötekileştirilmelerden dolayı birbirlerine sevgiyle sarılmayı unutan çocuklar arasında bir duygu köprüsü oluşturulamadan nasıl sağlam bir gelecek inşa edilebilir?
Çocukların
ellerinden oyun oynama haklarını almak yerine, özellikle grup oyunlarına teşvik etmeliyiz.
Bu sayede de onlara oyun içerisinde kurallara uyabilmeyi, dürüst
davranabilmeyi, sevincini ve hırsını kontrol edebilmeyi, adaletli olmayı, mücadele
etmeyi, yardımlaşmayı aşılayabiliriz. Onların bu duygularının gelişmesine ve
insani vasıflara ulaşabilme yetilerine paralel olarak da mutlu birey temelli
mutlu toplumlar inşa edilebilir. Bu sebeple oyun alanları, spor kompleksleri ve
okul bahçeleri çocukların birlikte oynayıp, aktif olabilecekleri şekilde
planlanmalıdır.
Her şeye
rağmen umut verici olan ise, günümüz bireyinin çok zaman kaybetmeden olumsuz
durumunu fark edip, sorgulayarak itiraz seslerini yükseltmesidir. İnsanlık tarihinde
çok kısa bir zaman diliminde oluşan bu süreçte yükselen seslerin, yeniden
köklerine dönme isteğinin ve çocukların neşe çığlıklarının duyulacağı bir
dünyaya kavuşacağının göstergesidir.