KARDEŞLİK BİLDİRİSİ

-Mustafa Demir



Biz Müslümanlar, kavramları tanımlarken öncelikle Allah (c.c) ve Onun Resulü Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)'in bizlere nasıl bildirdiğine dikkat ederiz. Eğer bir kavram Kuran-ı Kerim'de ve Peygamberimiz (s.a.v.)'in sünnetinde tanımlanmış ise kavramı olduğu gibi alırız, anlamaya ve uygulamaya gayret ederiz. Kardeşlik kavramı da böyledir.

Allah (c.c) Kuran-ı Kerim'de "Müslümanlar ancak kardeştir." (Hucurât 10.) buyurmuştur. Rabbimizin bu ilahi emrinden hareketle kardeş olmanın sadece aynı anne-babadan olmak ya da herhangi bir kan bağına ihtiyaç duymaktan değil de Müslüman olmaktan geçtiğini anlıyoruz. Yine aynı ayetin devamında “Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.” buyurulur. Peygamberimiz (s.a.v.) de bir hadis-i şerifinde "Canım ve kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş sayılmazsınız. Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selâmı yayınız." (Müslim İman 93-94) buyurduğunu görüyoruz. Zikrettiğimiz bu ayet ve hadisten alacağımız çok önemli dersler vardır. Müminler kardeştir. İnananların arası bozuk olmamalıdır. Eğer bozuk ise diğer Müslümanların arayı düzeltmesi gerekmektedir. Kardeşler (Müslümanlar) birbirini sevmek zorundadır.

Oysaki günümüz dünyasında Müslümanlar devletlere, mezheplere, fırkalara, partilere bölünmüş birbirine ağır ithamlarda bulunmakta, birbirlerini öldürmektedir. Her Müslüman devlet, dikenli tellerle koyduğu sınırlarla birbirinden ayrılmıştır. ‘Devletimizin çıkarları’ diyerek birbirlerine düşmanlık beslemektedir. Hatta kendi ülkesinde aynı ırktan, aynı mezhepten, aynı dili konuşan, aynı ortamda yaşayan Müslümanlar da küçük düşünce farklılıklarından dolayı ayrılmışlardır. ‘Biz sizden daha üstünüz' anlayışı öyle bir hale gelmiş ki Müslüman, Müslümanın kanını hiç çekinmeden dökmeye başlamıştır. Bu iç savaşımızın ve çekişmelerimizin neticesinde batıl sistemler yeryüzüne hükmetmeye çalışmakta ve İslam coğrafyasında Müslümanlara zulmetmektedir. Kuran-ı Kerim'de Allah (c.c) şöyle buyurmaktadır. "Allaha ve Resulüne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin. Sonra korkuya kapılırsınız ve gücünüz, devletiniz elinizden gider. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir."(Enfal 46) Nitekim günümüzde yaşanan olaylar bu ayeti kerimenin açıklaması gibidir. Müslümanlar birbirleriyle çekişmekte, savaşmakta ve birbirini öldürmektedir. Sonucunda ise Müslümanlar korkuya kapılmış, devletleri ellerinden gitmiş, yeryüzünde kendilerine yapılan en şiddetli zulümlere dâhi ses çıkaramaz hale gelmişlerdir.

Filistin, Mısır, Irak, Yemen, Suriye, Afganistan, Bangladeş, Arakan, Keşmir, Kırım, Mora, Bosna Hersek, Özbekistan, Çeçenistan, Doğu Türkistan zulme uğrayan başlıca İslam coğrafyasıdır. Biz Müslümanlar çekişmeye devam ettikçe, aramızda çok az olan ihtilafları sürekli gündemde tuttukça, çok fazla olan ortak yönlerimizi, kardeşliğimizi geri plana attıkça, bu zulüm -Allah korusun- artmaya devam edecektir. Peygamberimiz (s.a.v) "Müminler birbirini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar."(Buhari Edep 27) buyurmaktadır. Müslümanların en başta ortak noktası Allah’a ve Hz. Peygamber (s.a.v)'e iman etmiş olmalarıdır. Bu ortak noktadan hareketle bir kardeşlik hukuku geliştirmek, safları sıklaştırmak, mazlumların haklarını savunmak ve İslam kardeşliğini tesis etmek üzerimizde bir zorunluluktur. Bahsettiğimiz İslam kardeşliği (birliği) İslam toplumlarının kendilerini toparlamasına, ayağa kalkmasına vesile olacaktır. Şunu belirtelim ki dünyada ki zulmün, şerrin kaldırılışı, adaletin sağlanması için başka bir yol yoktur. Bu sayede sadece Müslümanların değil, bütün insanlığın kurtuluşu tesis edilmiş olacaktır. Çünkü Müslümanın hükmettiği dünyada zulüm olmaz. 

Sonuç olarak diyoruz ki aramızdaki iktidar, şöhret, ırk, mezhep, makam ve çıkar çekişmelerimizi bir kenara bırakarak, dünya hayatının geçici olduğunu bilerek, bir gün Allah (c.c)'ın huzuruna çıkacağımızın bilinciyle, Müslümanların kardeşliğini kurmak için var gücümüzle çalışmak üzerimize bir farzdır. Allah'a iman eden, aynı peygamberin ümmeti olan, aynı kutsal kitaba inanan, aynı kıbleye yönelen; ırkı, dili, rengi, mezhebi, meşrebi, makamı ne olursa olsun bütün Müslümanlar kardeştir. Müslümanın sermayesi, Müslüman kardeşinin, kardeşlerinin ahireti için yaptığı birikimidir.