BİR FETİHLE BAŞLAYAN BİR FATİH DESTANI

-Abdullah Güneş



Şayet bulunduğumuz coğrafyanın tarihini 3 bölümde, her bölümü de üçer parça halinde inceleme imkanı bulsaydık, mutlaka birinci bölümün son parçasını İslam ile tanışma; üçüncü bölümün ilk parçasını ise İstanbul’un fethi oluştururdu.

Çağ açıp, çağ kapatması bir yana İstanbul’un fethedilmesi tarih sahnesinde bazı güç dengelerinin değiştiğinin de altını çizmektedir. O vakte kadar Avrupa’nın Ortaçağ karanlığında boğulmasına karşın gerek Moğol akınları gerekse de iç çekişmeler yüzünden fazla varlık gösteremeyen Türkler, ara sıra yükselişe geçseler bile bunların uzun süreli olmamasından sebep coğrafyaya tam anlamıyla hükmedememişlerdir. En sonunda ise Fatih Sultan Mehmet önderliğinde İstanbul’un alınması yalnız devleti imparatorluğa taşımamış, bir bakıma 5 asır sürecek güçlü hakimiyetin de fitilini ateşlemiştir.


İstanbul


Tarihi ve coğrafi güzelliklerinin yanında şair ve yazarların üzerine yüklediği anlamlar ile İstanbul, sadece günümüzün değil, kuşkusuz dünya tarihinin de en güzel memleketlerinden birisidir. Camiler, sarnıçlar, iki kıtayı tek görüntü de sunan yedi tepe... Tabii bu saydıklarımız olunca zamanın güçlü devletleri, hükümdarları "trafik sorununu nasıl olsa hallederiz." diyerek ordular toplamış ve soluğu İstanbul surlarının önünde almışlar. Selevkoslar, Galatlar, Ruslar ve Bulgarlar başta olmak üzere birçok teşebbüs olsa da İstanbul’un duvarlarına toslayıp, hayalleri başka bahara bırakarak evlerine dönmüşler.

Aslında İstanbul’u ele geçirmek için verilen bunca mücadelenin boşa çıkmış olmasına çok da şaşmamak gerekir çünkü İstanbul dünyanın en nadide şehirlerinden birisidir ve onu kendine yurt edecek hükümdar diğerlerine benzememeli, basit birisi olmamalıdır.


Fatih Sultan Mehmet Han


II. Murat’ın telaşlı bekleyişlerinin ardından 30 Mart 1432 günü bir bebek dünyaya geldi. Bu bebek ilerde İstanbul'u alarak 1000 yıllık Bizans'ı tarihe gömecek olan Fatih Sultan Mehmet Han'dan başkası değildi.

Çocukluk yıllarında her Osmanlı şehzadesinden beklenildiği gibi ondan da beklenen, eğitimini tamamlaması ve babasından sonra Osmanlı tahtına çıkmasaydı; ama önceleri Küçük Şehzade, eğitimi değil, afacanlığı yeğlemiş saray eşrafını yaramazlıkları ve atılganlığı ile epey yormuştu. Hatta bir gün yine afacanlık peşindeyken babası Sultan Murat: "Ne kadar yaramaz bir çocuksun, senden adam olmaz!" demiş, orada bulunan ve manevi gücü ile kalp gözü açık olan Akşemsettin Hazretleri "Peder ne der kader ne der." diye iç geçirmişti.

Usta hocaları ve büyükleri tarafından eğitime adapte edilen Şehzade, şimdiki zaman çocuklarının Counter Strike oynarken, birbirine sis atıp arkadaşını delirttiği yaşlarda devrin ilim adamlarından başlıca matematik, dil, dini ilimler, astronomi olmak üzere çok sıkı eğitimler aldı. Eğitiminin ardından Alaaddin ağabeyinin ölümü ve diğer kardeşlerinin de taht konusunda pek istekli olmaması sonucunda çok fazla sıkıntı çekmeden tahta çıktı. Tahta çıktığı yıllarda İstanbul ile yatıp onunla kalkıyor, bilgiler toplayarak, gerek kendini gerek de devletini bu kutlu fethe hazırlıyordu .

Yaşının genç olması ve nispeten toy görülmesi bazı devletleri Osmanlı’ya karşı yüreklendirmişti. Bu durum İstanbul’un fethini bir süre geciktirecek gibi gözüküyordu. Savaş kaçınılmaz hale geldiğinde ise babasının ordunun başında olmasının daha iyi olacağını düşünerek, tahtı kısa bir süreliğine tekrar babasına bıraktı. Varna savaşında kazanılan zaferin ardından Fatih Sultan Mehmet, 30 yıl boyunca nice başarılara imza atacağı Osmanlı Tahtına tekrar oturdu. Tahtı alır almaz İstanbul’un fethi için çalışmalarına hız veren Sultan Mehmet, Bizans’ı Osmanlı toprakları içerisine saplanmış bir hançer olarak görüyor ve alınması halinde Osmanlı'nın batıda ilerleyişinin hızlanacağını öngörüyordu .

Sefer Sultan Mehmet'ten, zafer Allah'tandı ve kendisinin İstanbul’u almadan bir gün geçirmeye dahi tahammülü yoktu.


Meşakkatli Hem De Güç Fetih Hazırlıkları

Sultan Mehmet, ilk olarak büyük dedesi olan bir başka İstanbul aşığı Yıldırım Beyazıt’ın yaptırdığı Güzelcehisar’ın karşısına Rumelihisarı’nı yaptırarak, dışarıdan gelebilecek yardımları kesti. Böylece Bizans Sultan Mehmet ile baş başa kalmıştı. Hisarın yapımının devam ettiği günlerde surların gücünün bilincinde olarak, Macar topçu ustalarına menzil uzaklıklarını kendisinin hesapladığı Şahi toplarını döktürdü. Artık hazırlıklar tamamlanmaya yakın olduğunda ise kendisi kuşatmadayken isyan etme ihtimali olan beyliklere diz çöktürdü.

Sultan Fatih işinin kolay olmadığını biliyor ve ordunun inancını kıracak en ufak şeylere dahi dayanamıyordu. Bu yüzden "Hünkarım İstanbul’da kiralar uçmuş. Hem köprü ücretleri de artmış gelin vazgeçelim." diyerek fetih konusunda muhalif olan bazı paşaları uyarmış, ısrarcı olanları ise kuşatma esnasında idam ettirmiştir.



Kutlu Fetih


Fatih Sultan Mehmet dualar ve tekbirler ile ordusunun başında İstanbul önlerine geldi. Savaştan önce Bizans Kralına İslami bir gelenek olarak şehri teslim etmesi halinde tek damla kan dökmeyeceğini söyledi. Ancak İmparator, yüksek surlarına güvenerek "Daha önce de deneyenler oldu ama hepsi evlerine boş döndü" deyince Sultan Fatih "Ben, benden öncekilere benzemem. Bir gece olur krallığınızı imparatorluğuma katarım." diye cevap verdi. Artık durum netleşmişti. Akacak kan damarda durmayacak, kan dökülecekti. İki taraf da savaş düzenini almış ve kuşatma başlamıştı. En başlarda Osmanlı askerleri surları açmayı hedefliyordu. Yer yer başarılı olsalar da hızla onarılan açıklar, ordunun şehre girişini engelliyordu. Bu durum karşısında ordu’nun direnci kırılıyor, Sultan Mehmet başka çözüm yolları bulmak için derin derin düşünüyordu. Kuşatmanın sıkıntılı sürmesinin yanında Osmanlı donanmasının arasından Bizans’a yardımı gelmesi Sultan Mehmet’i iyice çıldırtmıştı. Genç Padişahı sıkıntılı geceler bekliyordu.


Donanmayı savaşa dahil etmeyi düşünen Fatih’in karşısına bu sefer de denize çekilen zincir çıktı. Ancak tüm engellere rağmen onun vazgeçmeye hiç niyeti yoktu ve tarihe geçecek şu sözleri söyledi: "Onlar denize zincir çekecek kadar akıllıysa biz de gemileri karadan yürütecek kadar deliyiz." Bu sözün neticesinde bir gecede gemiler yağlı kızaklar üzerinden karadan kaydırılarak, denize indirildi. Sabah olduğunda Osmanlı donanmasını kendisine karşı ölüm kusar şekilde gören Bizanslılar ne olduğunu anlayamadan Sultan Fatih atının üzerinde şehre girmişti bile. Şehre girdiğinde muzaffer bir komutan olmasına karşın büyük tevazu göstermiş, başının atın eğerine değdiği yönünde rivayetler anlatılmıştır. Şehirde aman dileyenlerin can güvenliklerini garanti eden Sultan Fatih, kısa bir sürede birçok kişinin saygısını ve sevgisini kazanmıştır.

Yaptığı fetih ile Peygamber müjdesine mazhar olan bu yüce hükümdarın belki de en büyük alameti farikası bu yaptıklarını sadece 21 yaşında yapmış olmasıydı. Zihinde canlandırması zor olabilir, size şöyle yardımcı olayım. Şu an elinde telefonla TikTok videoları çekmekten başka vasfı olmayanların yaşındayken, elinde kılıçla 1000 yıllık krallığı tarihe gömen bir delikanlı düşünün.

Yaptığı fetih ile çağ açıp, çağ kapayan, yaptığı askeri ve bilimsel çalışmalarla insanlığa katkılarda bulunan 7. Osmanlı hükümdarı Fatih Sultan Mehmet Han, 3 Mayıs 1481 günü 49 yaşında Rahmeti Rahman’a kavuştu. Ölümünde şüpheler bulunmakla birlikte vefatından hemen önce söylediği rivayet edilen "hekimler bana ne için kıydınız?" sözü hala gizemini korumaktadır.

Yorumlar