-Muhammed Emin Demirtaş
Başlıktan da anlaşılacağı üzere konumuz para ve üzüntü arasındaki benzerlik.
Bilindiği üzere bir şeyin değeri zıddı ile anlaşılır. Örnek olarak Mutluluğu zikredebiliriz. Zira mutluluğun anlaşılması ve kavranması için onun zıddı olan üzüntüye ihtiyaç vardır.
Mutluluk ve üzüntü sıfattırlar ve sıfatlanan şeye geçici olarak ârız olurlar. Sıfatlanan şey ise insandır yani insan olmadan mutluluğun ve üzüntünün kavranması imkansızdır. İmdi bu anlamsal dünyamızda yer alan kavramları, dış dünyada gerçekliği bulunan şeylerle bağdaştıralım. Benim aklıma paranın olma durumu (varlığı, mevcudiyeti) ve olmama durumu (yokluğu, ademi) geldi. Tabii ki, akla başka başka kavramlar da gelebilir. Burada şu soruyu sormalıyız: Hangi iki kavramı bağdaştırırsam, doğru bir sonuca varabilirim?
Paranın varlığı ile mutluluğun eşdeğer olduğunu söylersek o zaman paramız arttıkça mutluluğun da artacağını kabul etmiş oluruz. Halbuki para, sayının adedince yani sonsuza dek artabilir. Buna karşılık mutluluk ise bir duyguyu ve gelip geçiciliği ifade ediyor. O halde paranın yokluğu ile mutluluğu bağdaştırabiliriz.
Paranın yokluğu gerçek mutluluğun varlığıdır. Çünkü insan çoğu şeyin kıymetini yok olunca anlar. Ayrıca paranın olmaması, aklın işgal edilebilir engeller tarafından kuşatılamaması demektir. Bu sayede gerçek mutluluğun içimizde, gönlümüzün içinde olduğunu kavramamız imkan dahilindedir.
Parayı istediğimiz kadar mutluluğu isteyebilsek..? Bunun da yolu -kendimize dayatılan algıları biraz acıtsa da- paranın yokluğundan geçiyor, nitekim yokluktan var edildik. Sonuç olarak paralı mutluluk, parasız üzüntü gibi (bu yazının akışına binaen) imkansızdır.
Elinize sağlık ama katılmıyorum. Bence para her kapıyı açarak tartışmasız mutlak mutluluğun kaynağıdır. Belki aşkı istisna tutabiliriz
YanıtlaSil