MECBURÎ İNANÇ

 -Muhammed Emin Demirtaş 

“İnsan ya inanan bir varlıktır ya da inanmayan bir varlıktır”. İlk bakışta bu sözün mantıklı ve üçüncü şıkkın imkansızlığına dair bir cümle olduğu vehmine kapılmamız normal çünkü bu safsata cümlesi mantıksal formun üzerine kurulmuştur. Bu cümlenin neden safsata kategorisine girdiğini düşünüyor olabilirsiniz. Öncelikle safsatanın ne olduğundan bahsedelim. Safsata; doğru veya mantıklı olmayan bir önermenin doğru ve mantıklı olan bir önermeye benzetilmesidir, tabi burada dilin kullanımı da önemli. İnsan ya inanandır ya da inanmayandır ifadesinde ise bir faide yoktur çünkü insan için inanmaktan başka şık yoktur. Bunu şöyle temellendirebiliriz; hayvanlarda insanın aksine akıl denen algılama, doğru ve yanlış ile hüküm verme aleti yoktur. Doğal olarak insan ve cinlerden gayrı diğer canlılarda inanmak diye bir olgu yoktur. Yani inanmak akıl sahibi varlıklar için geçerlidir lakin bu inanma ya inanırsın ya da inanmazsın şeklinde değil inanacaksın akıl sahibisin şeklindedir. Diğer seviyeye çıktığımızda yani aklımızı kullanıp inanacağımız şeyleri şu iki gruba ayırdığımızda, ya vahiy kaynaklı dinlere inanacağız ya da vahiy kaynağı olmayan dinlere inanacağız, işte bu seviyede ya inanırsın (vahiy) ya da inanmazsın(başka) ifadesi geçerli olur. Seçememenin içinde seçmenin mutluluğu. Bu minvalde İmam-ı Gazzalî’nin (R.A) “seçmeye(insan) mecburdur” sözü kulaklarımızda yankılanıyor.

Yorumlar