FELSEFE SOHBETLERİ

 -Muhammed Emin Demirtaş


Artık saçma sapan yazılar yerine, kendimizi okurken ve okuduktan sonra entelektüel hissedeceğimiz yazılar ile yolumuza devam etme düşüncesindeyiz. {Sen ne anlarsın entelektüel yazıdan}. Yahu Kant sen bi araya girmesen olmaz. Neyse şimdi en son düşünce kelimesini kullandık. Bu kelime bizim yazılarımızın muhtevasını belirleyecek olandır. Fark edildiği gibi bu yazılarımızda “Kant” ile birlikte olacağız. Kant kendini tanıtır mısın? {Benim adım Kant. Boyum ve cinsim yok çünkü maddeden oluşmuyorum, teşahhus etmiş (şahıslanmış) bir düşünceyim, beni sakın ha İmmanuel Kant ile karıştırmayın. Bu konuda çok hassasım} Tamam Kantcığım kızma hemen daha tanımadılar seni sakin ol.

Şimdi düşünce serisine başlayacağız ama önce şu soruyu sormamız lazım; düşünceye konu olan şeyler nelerdir veya nedir? {Bu arada soru sormak filozofun işi. Zira soru yoksa biz neye cevap arayacağız} Aynen öyle Kantcığım. Temelden başlayacak olursak; dünyaya geldiğimizde zihnimiz beyaz bir sayfa gibidir, kendisinde eşyaya dair hiçbir bilgi yoktur. {Râzî çizgisinde gidiyoruz maşallah} Kant bir dur be gülüm konumuz o değil. Ne demiştik en son, zihnimiz bomboş. Peki, biz bilgileri nasıl elde ediyoruz? Tabiki de iç ve dış duyularımızla. Dış duyudan kasıt görme, işitme, dokunma, koklama ve tatma. İç duyudan kasıt ise hislerimiz veya duygularımız acı, mutluluk hüzün vs. Üçüncü bir yol da var ki o da başkasının bize ulaştırdığı bilgi -ister doğru olsun ister yanlış olsun-.

Duyularımızla edindiğimiz bilgileri biz akledebilecek şekilde idrak ediyoruz yani burada mahsûstan (hissedilen) makule bir geçiş var. İdrak ettiğimiz bilgileri iki kısma ayırabiliriz:

*Kavram bilgisi

*Yargı bilgisi

Kavram bilgisi, elde ettiğimiz bilgilerin zihnimizdeki soyut kavramlarıdır. {çok açıklayıcı oldu burası} Daha iyisini becerebiliyorsan sen anlat. {Kavram ne demek önce onu inceleyelim; kavram, türkçedeki kavramak sözcüğünden türetilmiştir ve kuvvetlice tutmak, anlamak ve doldurmak gibi manalara gelir hatta arapçadaki m-l-e/w sözcüğünden gelen imlâ kelimesinden türetildiği şeklinde rivayetler de vardır. Yani bir şeyin kavram olması demek onun zihne gelmeden önce duyular tarafından kuvvetlice tutulması ve daha sonra bu anlamın zihnimize doldurulması demektir. Kavram bilgisi de bu ‘anlama’ işaret eder.} Gerçekten hakkı verilen bir anlatı olmuş. Sende ne hünerler varmış be Kant. {Yani arada oluyor öyle şeyler, çok da abartmamak lazım.} Yargı bilgisini de sen anlat istersen. {Önce sen anlat. Ben ona göre hükmümü olumlu veya olumsuz veririm.} Şöyle entelektüel espiriler de yapmasan olmuyor. Konumuza dönelim. Yargı bilgisi isminden de anlaşılacağı üzere iki kavram arasındaki ilişkiye olumlu veya olumsuz hüküm verir. Örnek verecek olursak, önümüzde bir taş var ve taşımız da soğuk. Bu olaydan yola çıkarak zihnimizde iki kavram oluştu “Taş” kavramı ile “Soğuk” kavramı. Bunların arasında nasıl bir ilişki var. Şüphesiz ki olumlu bir ilişki var. Doğal olarak da cümlemiz ‘Taş soğuktur’ veya ‘Taş sıcak değildir’ şeklinde olacaktır. Böyle olan bilgilerimize „yargılanmış bilgi“ diyoruz.

Bu yazımızda "bilgiyi nasıl elde ederiz" konusunu işledik. {Zorunlu bilgiden hiç bahsetmedin} Kantcığım o konuya girmeyelim, senin de başın ağrır benimki de. Çok fazla kasmayalım tadında bırakalım ve öğrendiklerimiz üzerine kafa yoralım ki düşünmek için fırsatımız da olsun. {Bu bir ayrılış yazısıydı sanırım} Evet, öyle Kant. Bir dahaki bilfiil varlığa çıktığın zaman -tabi zihin düzeyinde- görüşürüz.

{Yapabileceğim bir şey yok, varlığım senin elinde. Görüşmek üzere.}

Yorumlar