-Abdullah GÜNEŞ
SULTAN
4.MURAT HAN
Tarihimizde alkol, tütün ve kahvehaneleri yasaklatmasıyla bilinen Bağdat ve
Revan Fatihi 17.osmanlı Osmanlı hükümdarı Sultan 4.Murat Han 27 Temmuz 1612
günü İstanbul'da dünyaya geldi. Babası Sultan 1.Ahmed annesi ise Mahpeyker Kösem
Sultandır.
Tahta Çıkmadan Önceki Dönem
Sultan 4.Murat çok karışık ve sıkıntılı bir dönemde dünyaya gelmiş ve çocukluk
yıllarında başlamak kaydıyla birçok felakete şahit olmuştur.
Şüphesiz ki bunların en acısı babasının ardından tahta çıkan ve yeniçeri ocağı
üzerinde yapacağı reformlar ocak mensupları tarafından duyulunca Yedikule
Zindanlarında ölüme mahkum edilen ağabeyi aynı zamanda Osmanlının ilk
reformcusu 2.Osmanın vefatıydı.
Ağabeyinin ölümünün ardından tahta çıkan amcası 1.Mustafa'nın akli dengesinin
bozuk olmasından dolayı devletin giderek zayıflaması bunun yanında konumunu
kanlı bir şekilde güçlendiren yeniçerilerin başına buyruk ve uzlaşmaz tavırları
küçük yaştaki şehzadenin canını sıkıyor , ilerde keskin şekilde göstereceği
sert mizacının oluşmasına zemin hazırlıyordu.
Tahta Çıkışı ve İlk Dönemler
Sultan 4.Murat amcası 1.Mustafa'nın tahttan indirilmesiyle 1623 yılında 11
yaşında padişah ilan edildi.
Tahta çıktığı ilk yıllarda yaşının küçük olması ve toy görülmesi sebebiyle
Osmanlı tarihinde bir ilk olarak devleti Saltanat Naibi olarak annesi Mahpeyker
Kösem Sultan idare etti.
Aslında devleti ne padişah yönetiyordu ne de saltanat naibi olan annesi
dizginler tamamıyla yeniçeri ağalarının elindeydi.
Annesi Kösem Sultanın yönetiminde geçen yaklaşık 10 senede devlet daha da
kötüye giderek anarşiye ve iç karışıklıklara sürüklenmiştir. Hazine israftan
dolayı azalmış artırılan vergiler halkı canından bezdirmiştir. Özellikle bozulan
vergi ve tımar sistemi rüşvet ve iltiması artırmış halk da bunların sonucunda
isyanlar başlatmıştır.
Bu iç karışıklıklar yetmezmiş gibi Doğudaki Safevi devleti Irağı alarak Mardin'e
kadar gelmiş ve Osmanlı için büyük bir tehdit olduğunu göstermiştir.
Bu süreçte ağır ve yoğun bir eğitimden geçen Sultan 4.Murat küçük yaşına rağmen
olan biteni görüyor fakat elinden fazla da bir şey gelmiyordu.
Yönetimi Ele Alması
Eğitimini tamamlayan Sultan 4.Murat Han artık hazır hale gelmişti ilk iş olarak
ordunun düzenlenmesi ve siyasetten arındırılması için çalışmalara başlamış
yeniçeriler ile iş tuttuğunu öğrendiği sadrazam Topal Recep Paşayı idam ederek
yönetimi resmen ele almıştır.
Bozulmanın merkezi yeniçeri ocağı üzerine yoğunlaşan sultan bu konuda da diğer
meselelerde olduğu gibi sert davranıyor sözüne karşı gelenlerin ve otoritesini
sarsacak eylemlerde bulunanların canını almakta bir an olsun tereddüt
etmiyordu. Hatta bir merasim sırasında beklemekten canı sıkılan bir yeniçerinin
padişah geçerken yaşıyla alaya varan sözler söylemesi üzerine tek hamlede hem
yeniçeriyi hem de atını ikiye böldüğü rivayet edilmektedir. Bu olay onun
kararlılığı ve sertliğini göstermekle birlikte halkın gözündeki imajını da
değiştirmiştir.
Yasaklar ve Kısıtlamalar
Gelgelelim Sultan 4.Murat denilince akla gelen ilk meseleye ki padişah
hakkındaki eleştirilerin büyük çoğunluğunun sebebini de bu konu
oluşturmaktadır.
Sultan 4.Murat gerek şehzadeliği gerekse de annesinin devleti yönettiği dönemde
devletin halkın üzerindeki etkisini kaybettiğini görmüş ve yeniden oluşması
için bir takım fiillerde bulunmuştur.
Şüphesiz ki bunlardan en bilineni alkol, tütün, afyon gibi maddelerin yanı sıra kahvehane, kumarhane gibi mekanların
kapanmasını içeren yasaklar bütünüydü.
Bu yasaklar hakkında eleştiride bulunanların en önemli argümanı padişahın
uyguladığı yasaklarda çok sert ve acımasız davranması hatta tedbil-i kıyafetle
dolaştığı günlerde yasaklara uymayanları bizzat kendi elleriyle infaz
etmesidir. Yani bu yasakların insan hayatına son verebilecek kadar
yaptırımlarının olması bunun yanında kullanılan orantısız kuvvet eleştirilerin
ana nedenini oluşturmaktadır.
Buna karşın yasaklar hususunda padişahı haklı görenlerin fikri ise kaybolan
devlet otoritesinin bu kısıtlamalarla yerine getirilmeye çalışıldığını aksi
takdirde devletin halkın gözünde sadece isim olarak kalacağıdır. Bu düşüncede
olanlar, bir bakıma dönemin ve çağın gereklerinin yanında devletin bulunduğu
durumun padişahı yasaklara hatta yer yer kaba kuvvete baş vurarak otoriteyi
yeniden sağlamaya ittiğini ileri sürmektedirler.
Halkın Gözünde Sultan 4.Murat Han
Bir takım çevrelerce tepkiyle karşılansa da yasaklar ve kısıtlamalar kaybolan
devlet otoritesini tekrar sağlamış halk devletin varlığını yeniden hissetmeye
başlamıştır.
Sultan 4.Murat ise ahali hakkında çalışmalar yaparak olayları yakından takip
ediyordu. Bazı akşamlar yanına güvendiği birkaç adamını alarak tedbil-i
kıyafetle halka karışıyor onların dertlerini dinliyordu.
Ayak divanı olarak adlandırılan Halk Divanında topraklarının dört bir yanından
gelen elçileri kabul ediyor onların sorunlarına çözümler arıyordu.
Halkın sorunlarıyla bu kadar alakadar olması ve çözüm getirmek için çaba
göstermesi toplumda ona olan sevgiyi artırıyor ve onların gözünde iyi bir lider
olarak giderek büyüyordu.
Dış Politikada Sultan 4.Murat Han
Dış politikada ise önemli olan başlıca iki sorun Osmanlı topraklarına tacizde
bulunan Lehistan himayesindeki Kazaklar ve Doğudaki Safevi Devletiydi.
İki mesele için de vaziyet sefer gibi gözüküyordu fakat ordunun içinde
bulunduğu durumda bunun mümkün olmadığını bilen sultan orduyu düzenleyip
siyasetten ayırdıktan sonra tekrar eğitmiş ve savaşa hazır hale getirmiştir.
İlk olarak Osmanlı sınır boylarındaki topraklara tacizde bulunan kazakları
himaye eden Lehistan üzerine ordusunu göndererek durumu kontrol altına aldı
fakat bundan sonra da devam eden olaylar neticesinde Lehistan'ı bizzat
kendisinin komuta edeceği bir seferle tehdit etti. Lehistan'ın tavrında herhangi
bir değişiklik olmayınca ordusuyla birlikte Edirne'ye kadar yürüdü durumun
ciddiyetini anlayan Lehistan yönetimi istenilen şartlarda anlaşma yapmayı kabul
etti.
Revan ve Bağdat Seferi
Sultan 4. Murat doğuda büyüyerek Osmanlıya karşı büyük bir tehlike potansiyeli
barından Safeviler üzerine 18 Mart 1635 'te Revan Seferini düzenleyerek Revan
kalesini aldı ve payitahtına tekrar döndü.
Lehistan meselesinde olduğu gibi Revan tekrar düşman eline geçince bu sefer 8
Mayıs 1637'de bizzat kendisinin komuta ettiği bir orduyla Safevilerin üzerine
sefere çıktı. Anadolu halkı Kanuniden sonra ilk kez at üzerinde sefere çıkan bir
padişah görüyordu zaten bu da sondur.4.Murattan sonra Anadolu halkı at üzerinde
sefere çıkan bir padişah görmemiştir.
Sefer sonucunda Bağdat'ı alarak Safevi tehlikesini bertaraf etmiş ayrıca günümüz
İran-Türkiye sınırlarını da belirlemiştir.
Sefer sonunda söylediği :
"Bağdat'ı almaya çalışmak Bağdat'ın kendisinden daha mı güzeldi ne. "
Sözü meşhurdur.
Vefatı ve Hakkında Söylenen Sözler
Sultan 4.Murat Han kimi rivayetlere göre Revan seferinden hasta dönmüş kimi
rivayetlere göre de alkol kullandığından dolayı vücudu iflas noktasına gelerek
yatağa düşmüştür .
Hastalığının sonunda ise 8 Şubat 1640 tarihinde henüz 28 yaşındayken hayatını
kaybetti. Batılı kaynaklar onun sirozdan, Osmanlı kaynakları ise Nikris yani Gut
hastalığından öldüğünü yazmaktadır.
Onun hakkında kıymetli tarihçilerimizden İlber Ortaylı şöyle demiştir:
"Sultan 4.Murat 17.yüzyılın en büyük Osmanlı'nın son mareşalidir."
17 yaşındayken kendisini ziyarete gelen Venedik elçisinin Sultan Murat
Hakkındaki raporu:
"Çok büyük bir deha sahibi bu çocuk ilerde başımıza iş açacak."
Sultan 4.Murat İle İlgili Kısa Vesikalar
Sultanın
Fiziki Kuvveti
Sultan 4.Murat rivayet edildiğine göre iri cüsseli, geniş omuzlu, pehlivan
yapılıydı. Bunun yanında küçük yaştan itibaren atıcılık, ağır kaldırma, güreş
gibi aktivitelerle de ilgilenmesi onun hakkında daha önce hiç bir Osmanlı
padişahı ile ilgili söylenmeyen hikayelerin anlatılmasına neden oldu.
Rivayetlere göre yayını çektiği ok tüfek mermisinden uzağa düşer , savurduğu
bir mızrak 8 kalkanı birden delerdi .At üzerinde ilerlerken birer eliyle
enselerinden tuttuğu iki adamı yer değiştirecek kadar kuvvet sahibiydi .
Bir keresinde Hindistan hükümdarının ok ve mızrak işlemez diyerek gönderdiği
gergedan derisinden yapılma kalkanı elçinin gözleri önünde hem oku hem de
mızrağıyla iki yerinden birden delmiştir.
Sultan ve Kayıkçı
4. Murat Devri'nde padişah tarafından, mey (şarap), afyon ve fal bakmak
yasaklanmış. İstanbul’da bütün meyhaneler ve kahvehaneler “gizli” takılmaya
başlamış.
4. Murat bir gece, tebdil-i kıyafet İstanbul’a inmeye karar vermiş ve bir
sandala binmiş.
Sandalcı müşterisinin sultan olduğunu bilmiyormuş tabii. Bir ara, sandalın
yanından sarkan bir ipi çekmiş. İpin ucunda bir testi! Sultan, “ne var o
testinin içinde?” diye sormuş. Sandalcı “ne olacak, mey işte” diye gülerek
müşterisine ikram etmiş. Her ne kadar yasaklamış olsa da, 4. Murat’ın alkolle
arasının iyi olduğu bilinir. İkramı kabul etmiş ama yine de, “mey yasak.
Hünkarımız görse kafanı vurdurtur. Bundan korkmuyor musun?” diye sormaktan da
geri kalmamış. Sandalcı da haliyle, “Yahu hünkar nereden görecek bizi denizin
ortasında?” demiş.
Aradan biraz zaman geçmiş. Sandalcı bu kez de teknenin tahtalarından birini
kaldırıp aradan afyon çıkarmış ve nargilesine atarak körüklemeye başlamış.
Gönlü zengin adam, hemen müşterisine de ikram etmiş. Sultan yine kabul etmiş
ama yasağı gene hatırlatmış. Sandalcı aynı şekilde, “Kim görecek ki bizi
denizin ortasında?” demiş.
Biraz daha vakit geçmiş. Bizim sandalcı cebinden fal taşlarını çıkarmış.
Hünkara, “Ver 5 akçe de falına bakayım.” demiş.
Fal 4. Murat’ın en kızdığı şeymiş, ama “hadi biraz daha sabredeyim.” diye
düşünüp, “Bak bari.” demiş.
Fal taşlarını elinde çalkalayıp atan sandalcı, “Efendi, sorunu sor bakalım.”
demiş. 4. Murat, “Hünkar şu anda nerededir?” diye sormuş.
Sandalcı taşlara bakıp “Hünkar şu an denizdedir.” demiş. 4. Murat güya
endişelenmiş havalarına girip, “Sakın yakınımızda bi' yerde olmasın?” diye
sormuş sandalcıya ve tekrar iyice bakmasını söylemiş. Sandalcı taşlara tekrar
bakmış ve birden, 4. Murat’ın ayaklarına kapanıp, “Affet beni hünkarım!” diye
yalvarmaya başlamış. Kıyıya dönene kadar da yalvarmaya devam etmiş.
Padişah dayanamayıp, “Sana bi' soru soracağım. Eğer bilirsen seni affederim.
Bilemezsen boynunu anında vurduracağım” demiş. Sandalcı sevinçle, “Padişahım çok
yaşa!” demiş ve merakla soruyu beklemeye başlamış.
4. Murat, sandalcıya, “Dönüşte İstanbul’a hangi kapıdan gireceğim?” diye
sormuş. Tabii sandalcı hemen itiraz etmiş, “Hünkarım, şimdi ben hangi kapıyı
söylesem, siz başka kapıdan girersiniz. Affınıza sığınarak, gireceğiniz kapıyı
bi' kağıda yazsam ve size versem; kapıdan geçtikten sonra okusanız olur mu?”
demiş. Hünkar başını “olur” anlamında sallayınca, sandalcı tahminini yazıp
kağıdı vermiş.
4. Murat kağıdı alır almaz, daha bakmadan, yanındaki fedaisine, “Hemen boynunu
vur şu kafirin!” emrini vermiş. Sonra da, “Surlara yeni bir kapı açıla!
İstanbul’a oradan gireceğim.” demiş çevresindekilere.
Kapı 5-10 dakikada açılıp, padişah ve erkanı şehre girmiş. 4. Murat bir ara,
sandalcının kağıda hangi kapıyı yazdığını merak etmiş. Kendinden çok eminmiş,
laf olsun diye cebindeki kağıda bakmış. Ama okuyunca hayretler içinde kalmış.
Sandalcı kağıda şunları yazmış: “Hünkarım, yeni kapınız vatana millete hayırlı
uğurlu olsun.”
O gün bugündür de işte o kapı, “Yenikapı” olarak anılıyormuş.
Yorumlar
Yorum Gönder